بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةً تَعْبَثُونَ ١٢٨

“Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?”

– Diyanet İşleri

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ ١٢٩

“İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?”

– Diyanet İşleri

وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ ١٣٠

“Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.”

– Diyanet İşleri

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٣١

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

– Diyanet İşleri

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِىٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ ١٣٢

(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”

– Diyanet İşleri

أَمَدَّكُم بِأَنْعَٰمٍ وَبَنِينَ ١٣٣

(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”

– Diyanet İşleri

وَجَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ١٣٤

(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”

– Diyanet İşleri

إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ١٣٥

“Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.”

– Diyanet İşleri

قَالُواْ سَوَآءٌ عَلَيْنَآ أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ ٱلْوَٰعِظِينَ ١٣٦

Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.”

– Diyanet İşleri

إِنْ هَٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلْأَوَّلِينَ ١٣٧

“Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.”

– Diyanet İşleri

وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ ١٣٨

“Biz azaba uğratılacak da değiliz.”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu